Kerem beni yine güldürdü. Babasıyla az önce dışarıdan geldiler. Baktım, ben söylemeden pijamalarını giyindi ve yatağa girdi. Ellerini yıkamamış, dişlerini fırçalamamış. Hadi hemen kalk, elini yıka, dişini fırçala, sonra ben de sana bir fıkra anlatayım dedim. Tamam diyerek yatağından fırladı. O ellerini yıkarken, ben onun yatağına uzanmıştım bile.Cebime gelen günün fıkrasını anlatmaya başladım:
Bir grup kaplumbağa pikniğe gitmeye karar vermişler. Bunlar böreklerini almışlar, koyulmuşlar yola... Piknik yerine gitmeleri de 1 yıl sürmüş. Kaplumbağalar da tuz olmadan yaşayamazlarmış yolda giderken bütün tuzu bitirmişler.1 yıl geçmış sonunda piknik yerine ulaşmışlar neyse böreklerini açmışlar bir bakmışlar ki; tuzları bitmiş. Elbette tuzsuz yaşayamazlar, kim gitsin derken en yaşlıları gitse gelene kadar ölür en iyisi "en gencimiz gitsin" demişler. Genç kaplumbağa da kabul etmiş ama "bir şartım var" demiş:
- Ben gidip gelene kadar kimse bu börekleri yemeyecek.
Herkes kabul etmiş.
Genç kaplumbağa gitmiş. Aradan 6 ay geçmiş yaşlı kaplumbağa ölmek üzereymiş, herkes "sen ye yaşlısın ölüceksin." demiş.
O :
- Hayır söz verdim gelene kadar yemiyecem.
1 senenin dolmasına cok az kalmış ki yaşlı kaplumbağa dayanamamış tam elini böreğe uzatmış çalıların arasından genç kaplumbağa çıkmış:
-Yaa ! Demek ki gitseydim börekleri yiyecekmişsin...
Epey bir güldü. Daha sonra sorular sordu, cevaplar verdim. Soruları hep sayısaldı. Kendimi sınavda gibi hissettim.
-20 yıl kaç gün eder?
-2000 saat kaç gün eder?
-1000 gün kaç saat eder?
Şu aralar gün ve saat kavramlarına takılmış oğlum... En son baktım, böyle olmayacak, ben yattıkça soru geliyo, cevaplamasan bi türlü, cevaplasan ayrı bi türlü, sorularına yuvarlak cevaplar verdim.1 yıl 365 gün ise, 20 yıl 20 çarpı 365 gün eder dedim mesela...
Sonra - Hadi ben kalkayım dedim, yoksa uyumayacak, sohbet koyu.
Giderken
-Aşkımmm, sen bana ilk anne diyen insansın dedim. O da şöyle cevap verdi:
_Ama, ilk olarak babamla evlendin.
Bir grup kaplumbağa pikniğe gitmeye karar vermişler. Bunlar böreklerini almışlar, koyulmuşlar yola... Piknik yerine gitmeleri de 1 yıl sürmüş. Kaplumbağalar da tuz olmadan yaşayamazlarmış yolda giderken bütün tuzu bitirmişler.1 yıl geçmış sonunda piknik yerine ulaşmışlar neyse böreklerini açmışlar bir bakmışlar ki; tuzları bitmiş. Elbette tuzsuz yaşayamazlar, kim gitsin derken en yaşlıları gitse gelene kadar ölür en iyisi "en gencimiz gitsin" demişler. Genç kaplumbağa da kabul etmiş ama "bir şartım var" demiş:
- Ben gidip gelene kadar kimse bu börekleri yemeyecek.
Herkes kabul etmiş.
Genç kaplumbağa gitmiş. Aradan 6 ay geçmiş yaşlı kaplumbağa ölmek üzereymiş, herkes "sen ye yaşlısın ölüceksin." demiş.
O :
- Hayır söz verdim gelene kadar yemiyecem.
1 senenin dolmasına cok az kalmış ki yaşlı kaplumbağa dayanamamış tam elini böreğe uzatmış çalıların arasından genç kaplumbağa çıkmış:
-Yaa ! Demek ki gitseydim börekleri yiyecekmişsin...
Epey bir güldü. Daha sonra sorular sordu, cevaplar verdim. Soruları hep sayısaldı. Kendimi sınavda gibi hissettim.
-20 yıl kaç gün eder?
-2000 saat kaç gün eder?
-1000 gün kaç saat eder?
Şu aralar gün ve saat kavramlarına takılmış oğlum... En son baktım, böyle olmayacak, ben yattıkça soru geliyo, cevaplamasan bi türlü, cevaplasan ayrı bi türlü, sorularına yuvarlak cevaplar verdim.1 yıl 365 gün ise, 20 yıl 20 çarpı 365 gün eder dedim mesela...
Sonra - Hadi ben kalkayım dedim, yoksa uyumayacak, sohbet koyu.
Giderken
-Aşkımmm, sen bana ilk anne diyen insansın dedim. O da şöyle cevap verdi:
_Ama, ilk olarak babamla evlendin.
2 yorum:
Nası yani yaa bunların mantığını anlamıyo benim kafam bazen yeminle ahahah:D fıkraya bayıldım^^
bir anda beklemediğin bir cevap yapıştırıveriyolar:))
Yorum Gönder