10 SORUYA 10 CEVAP

Blog dostum Elmyraucuc beni mimlemiş. İlk defa mimleniyorum. Ayh,  çok heyecanlandım gerçekten...Hem de iki defa mimlenmişim. Hemen yazmaya koyuluyorum, aslında çok geç kalmışım, arkasından bir kaç mim konusu gelmiş, geçmiş, yeni gördüm.  Arkadaşım beni mimlemiş te yazmaz mıyım?
 Benim için basit olandan başlayacağım. Babalar ve kızları konulu yazı yazmak benim için öyle zor ki; onu bir ara yazarım:)
Bugün diğer mimden kurtulayım:))
Hemen başlayalım:
1-Sence çok anlamlı bir söz;
Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır
2-Makyajında olmazsa olmazın?
Olmasa da olur, ama genelde hepsi birlikte olur.

3-Uyguladığın güzellik tüyosu nedir?
Söylersem, herkes güzel olur:)


4-En sevdiğin içecek?
kahve tabi ki. Asırlardan beri aynı cevap. Ölene kadar vazgeçmeyeceğim.  Yazan: Arabesk sevgili :))

5-Nefret ettiğin bir şey?
sevgisiz ve kıskanç insanların bakışları

6-En çok sevindiğin iltifat?
peh, çocuk muyum ben? Küçük bir kızken, iltifatlar hoşuma giderdi. Hele bir cümle vardı beni havalara uçuran:''Sen kilo mu aldın?'' Ne komik di mi? Kompleks işte...
7-Favori kitabın?
Çocuk iken şeker portakalı idi.
Şu günlerde; Serenat
(Kundakçı da güzel... Öyle bir kitap ki; O 400 sayfayı, 2 günde bitirecek kadar sürükleyici)

8-Sana görünüş olarak yakın bulduğun ünlü?
Görünüş olarak Gülşen Bubikoğlu


Yakın bulduğum karakter ''Hürrem'' tabi ki de:))


9-Herkesin beğendiği, ama senin beğenmediğin bir ürün?
avon ve türevleri

10-Şu anda en çok almak istediğin kozmetik ürünü?
rimel lazım aslında


Teşekkürler Elmyrauruc.
Kahvelimissbon mimlendin:)

DÜŞ, VAR OLAN EN GERÇEK ŞEYDİR.

Okuduğum bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Önce yazmaya koyuldum. Sonra google da aratmayı denedim, iyi ki de denemişim, yazıyı buldum. Hemen kestim, yapıştırdım. Siz de benim kadar sevecek misiniz bakalım? Buyrun okuyun...
''Anlamsız bir yaşantın oldu; zorlu bir yaşam. Bir iş ve maaşın yanılsatıcı güvenliği ardına saklandığından, bu dünyanın yoksulluk ve acılarının kalıcı olmasına yol açıyorsun. Yaşam bağımlı olunmayacak kadar değerli, vazgeçilmeyecek kadar zengindir! Artık değişmenin zamanıdır! Benimsediğin çatışmacı dünya vizyonunu terk etmenin zamanı. Yaşamayan her şeyi yok etmenin zamanı. Yeniden yaşama kavuşmanın zamanı. Kölelikten çıkışın ve özgürlüğe yeniden kavuşmanın zamanı. Bu bir insanın aklına getirebileceği en büyük serüvendir: Bütünlüğünü yeniden ele geçirmek.
Bağımlılık, düşün reddedilmesidir.Bağımlılık özgürlükten yoksunluğu ve yaşamdan vazgeçişi gizlemek için insanların taktıkları maskedir.
Yoksulluk, kişinin kendi sınırlarını görememesi demektir.Yoksul olmak, kişinin hoşlanmadığı ve yapmayı seçmediği bir iş karşılığında kendi yaratıcılık hakkından vazgeçmesidir.
Ayıl artık! Kendine karşı ayaklan ve kendi devrimini gerçekleştir.
Düş var olan en gerçek şeydir.''

KÜFRÜN DE ARMONİSİ VAR


Geçmiş yüz yıldan kalma o esprilere gülemiyorum sevgili okur. Kendini espri makinesi zanneden,  bol bol küfür savurarak insanları güldürdüğünü sanan bir kitle...
Hani küfür duyduğun için,kendini kasıp gülersin,bu gülümseme de bir müddet yüzüne yapışır kalır ya,ama aklın başka yerdedir.Ya da küfür çok gereksizdir o anda sırıtır,bu sebep te olabilir sırıtma sebebin. 
Fırt fırt küfür eden, değişik küfür edeyim derken, küfürün anasını ağlatan, erkekliğin bundan ileri geldiğini sanan yurdum insanı maalesef.
İnsanız, deşarj olacağız elbet, o andaki kızgınlığımızı, bir kelime, kelime öbeği ya da bir cümle özetlemeli belki, zihnimizde büyüyen şey, ağzımızdan çıkan lafa yapışıp si olup gitmeli, ya da maça gittiğinde küfür korosuna katılabilmeyi de bilmeli insan, ama yerinde ve zamanında, ya da ihtiyaç duyduğunda...
.....
Küfrün de bir armonisi var yaaa, yapmayın,bırakın onu becermeyi bilen yapsın.
Küfür insanın ağzına yakışmalı, yaşam şeklin, yaşayış şeklin de önemli, hayatın içinden olmalı küfredecek cambaz. Onun küfrü çok doğaldır, pratiktir, küfürü kombinler, türevini alır, ters çevirir çarpar, olması gereken yere usulca koyar, naneli şeker gibi kokar ağızda.
Ama her bir olaya, her bir şahsa, günün her anında küfür savuran küfür delileri;  bırakın entel dantel konuşmayı; konuşmayı bile bilemedikleri için, dikkat çekmenin yolunu küfür dağarcığımızın içindeki o belirgin küfürlerde bulmuşlar, önüne arkasına ekleme çıkartma yaparak küfür cümbüşü yaratmışlar kendilerince. Ne cümbüş ama! İşte bu insanların ağzında, sarımsak gibi kokuyor…

AŞK AYIN HİLAL HALİ

''Fırtına, kar, hayatı felç etti'' Haberleri dinliyorum. Burada yine kar var. Biliyorsunuz; pazartesi okullar açıldı. Öğrencilerim facebooktan  ‘’kar; yağacak zamanı buldun ‘’diye dert yanıyorlardı geçen hafta… Şimdi okullar açıldı ve kar yağdı. Dualar kabul oldu çocuklar. Tatili seviyorsunuz madem. Alın size kar. Çok ilginç sayılmazsınız...
Kendimi bildim bileli öğrenci tatili sever. Kötü havanın hayatı felç etmesine rağmen sever.
Geçen hafta kardan nefret eden öğrenciler, pencereden bakarak, kar ne güzel görünüyorsun, bol bol yağ diyorlar. Sibirya soğuğu daha güzelmiş. Daha hoşmuş üşümesi, donması. Sibirya soğuğunu tebrik ediyoruz. Vaktinde geldi, ama; ama  buna rağmen okul tatil olmazsa,  nederiz bilemem?
Öylesine yazıyorum işte; kendiliğnden geleni yazıyorum. Bazen arabada gelirken, ya da bir şarkı dinlerken, ya da gazete okurken bir konu geliveriyor. Şuraya oturduğumda çekip gidiyor kafamdaki uçuşkanlar...
Nereye gidecek bilmeden yazarım ben yazılarımı, kafamda bir hesap olmadan, o nedenle başlığı sonra atarım. Aklıma geleni yazarım, çok fazla değiştirmemeye özen gösteririm.  Bazen saçmaladığımı düşünürüm. Olsun derim kendi kendime, tutma kendini yaz; bırak dağınık kalsın, doğal olsun.
Öyle özene bezene yazılan yazıları da pek sevmem. Belli bir kalıp içinde duran hiç bir şeyi sevmem ki ben...Ruhum gibi yazılarım da uçuşmalı, dışarıda yağan kar gibi, nereye yağdığı umrunda olmadan özgürce saçılmalı, Sibirya soğuğu gibi eğlenceli olmalı.
Aşk ayın hilal hali, karda kışta, hararetli sıcakta, aşk her yerde...
Aşk, sibirya soğuğu gibi eğlenceli...
 
Aşk, ayın hilal hali
Sevgi seli bu; taşan bir ırmak belki,  yaydan fırlayacak bir ok,  
Uçarı bir umut, ya da zavallı bir çocuk kalbin.
Haykırmalısın, bekleme,
Yoksa gidecek, zaman geçmek üzere,
Kestirmeden geç, yakala bu dopdolu kadehi, iç iç ve iç, taşmak üzere.
Hilal, dolunaydan farklıdır. Yepyeni bir başlangıçtır, umuttur, bitmek üzerelikten haberi yoktur onun.
Aşk ayın hilal hali; başlamak üzere,
Sabrın çok büyük, yeni yeşeriyor umutlar,
Haykırmalısın, bekleme, tren kaçmak üzere.
Zamanında güzeldir her güzel olan...
Aşkın da bir zaman aşımı vardır  
Ay dolunay olup gitmek üzere...

Sandalla gezerken bir köpek balığına rastlayamazsın,
Sandalı seçersen, senin için bu hayat bitmek üzere...
Aşk ayın hilal hali
Sibirya soğuğu bile
Aşık olunca eğlenceli.
Derinlere git, çok derinlere!

İHTİMALSİZ İHTİMALLER



Sıcak bir gün.
Ağaçlar ve güneş...
Biri gölgesinde dinlendiğin yeşil bir kalabalık, diğeri seni yakan sessiz yalnızlık.
Çelişkilerle dolu bir  bahtsızlık...
Ağaçların verdiği huzuru bile talan etmiş bir güneştir bu,
Yine de mutluluk oyunları denersin,
O gölge seni bir nebze rahatlatmaktadır.
Ama vücudun sırılsıklam olmuş, sıcaktan nefes alamaz duruma gelmişsindir...
***
Kabul ettiğin anda, hayatına devam etmek zorunda kalırsın,
O yalnızlıkta hapsolup sıkışır, zamanı durdurmaya, kendini, kandırmaya çalışırsın,
Sonra buna alışırsın.
Umutların tükense de, gözlerinin önündeki kocaman pankart, hakikati gözüne soksa bile, kafanı çevirirsin,
Yine karşına çıkar bu gerçek, gözlerini kaparsın.
Açık kapıları görmezsin, yine de o kapalı kapıyı bir daha denemektir hayatının gereği...
Zorlamaktan yorulup bıktığın o kapalı kapı belki de bu sefer açılır,
Solan çiçekleri vazoya koyarsan, belki bir anda canlanıverirler.
Bütün ihtimaller kurumuş ve sen kendini kandırmaktan bile yorulmuşken de polyannacılık oyunu oynar iç sesin.
Sanki bunca zaman, hayat  seni denemiştir,
Sen de hayatı denersen, o filmlerdeki mutlu sonu yaşayabilirmişsin gibi bir ihtimal, ses verir kalbinden beynine...
****
Düşen bir yaprak gibisindir ,
Kapılıp gidersin rüzgarın yönüne,
Havada süzülür, döner durursun,
Sağa sola yalpalayarak inersin yere.
***
Uzun bir uyku olsa keşke, uyandığında "hiç" yaşanmamış olan,
Ama heyhat, yaşanmış kısacık ve çok şeydir hikayen...